Mahmoud Jouda, 27 Şubat 2024
Mahmoud Jouda’nın ArabLit Quarterly dergisinin "‘Gaza! Gaza! Gaza!’" başlıklı ilkbahar sayısında yayınlanan metnini Türkçe’ye çevirdim.
Ön Not: “ 27 Şubat, 2024” başlığı ile günlük formatında yazılan yazının zaman kiplerine sadık kalmaya çalıştım, fakat geçmiş zaman kipini Türkçe’ye uyarlarken anlatının duyusal olarak aktarılması için küçük değişiklikler yaptım. Metinde geçen “Darling” ise okuyucunun yorumlamasına açık bir şekilde, “darling” olarak kaldı.
Sakin, alışılmadık. Gökyüzü, uçuşan demir parçalarından arındı ve ay ışığı Rafah’taki devasa çadır sürüsünün üzerinde serpişiyor. Çadırlardan birinin ışığı yanıyor içeride, kocaman bir yıldız gibi gözüküyor, ne var ki toprağa bağlı bir yıldız. Dışarıdan bir radyo sesi duyuluyor; sahibi ateşkes söylentisini doğrulayacak bir haber istasyonu arıyor olsa gerek. Uzun bir süre radyo frekansları arasında dolaştıktan sonra, parmakları hakiki bir haber bulamayınca Umm Kulthum'un “This Is My Night” (Bu Benim Gecem) şarkısını yayınlayan bir istasyonda duruyor. Çok geçmeden çadırın ışığı sönüyor. Herhalde radyonun pili bitti ve adam uyuyakaldı.
Buradaki insanlar şarkı söyler. Şarkı neşe ile eş anlamlı değildir; fakat insanlar bildikleri şarkıları söylemeyi hiç bırakmadılar.
Erken bir sürgün sabahında, kamp, güneşin yakıcı sıcaklığıyla uyanıyor; bu, kış geceleri için alışılmadık bir durum. Bir ses duydum, kızlardan biri Şadia'nın bir şarkısını söylüyor: “Güneşe söyle, sabah sevgilim gidiyor, bu kadar parlak parlamasın.” Sokakta kimsenin yürüdüğünü göremiyorum bu ışıkta —belki Darling başka bir yerlerde yürüyordur, un veya pirinç arıyordur ya da belki bir gözaltı sırasındadır. Önemli olan Darling'in hâlâ dimdik ayakta olduğu, iki ayağı üzerinde yürüdüğü.
Şimdi başka bir şarkı beni uzun, dolambaçlı bir yürüyüşe çıkardı. Çadırların arasında küçük bir düğün; olağanüstü güzelliğe sahip bir kız; şartlar farklı olsaydı, onun üniversitenin dördüncü yılında
olduğunu düşünürdüm. Genç kız damadın ellerini açıyor ve şarkı söylerken o elleri öpüyor: “Gözlerini kapadı ve elini kına için uzattı.” Damadın ellerine kına sürüyor ve kapatıyor parmaklarını. Buna neşe dolu keder diyebiliriz.
Başka bir çöplükte, çenesinde yeşil bir dövme olan yaşlı bir kadın, kaldırımda yatan örtülü kocasının yüzünü okşuyordu ve aynı şarkıyı hıçkırarak söylüyordu: “Gözlerini kapadı.” Burada bu şarkıyı hem düğünlerde, hem cenazelerde söyleriz, nedenini bilmiyorum. Bu derin bir Filistin sırrı.
Deniz Caddesi’nde (bu ismi çok seviyorum, her ne kadar belediye caddeye Halife adı vermekte ısrar etmiş olsa da) bir adam dalgın dalgın yürüyor; sürekli yoldan geçenlere ve taze esnafların mallarına çarpıyor. Bu cadde artık bir şarkıyı taşıyacak kadar geniş değil. Güftenin fısıltısı, adamın yumuşak mırıltılarıyla bana geliyor: “Tüm bunlar—neden?”
İnsanlar hâlâ şarkı söylüyor ve ben hâlâ sokaklarda yürüyorum, annemin terlikleriyle sürüklenerek, daimi bir şarkının içinde. Çünkü Victor Hugo’nun dediği gibi, “umut bittiğinde, şarkı kalır.”
Not: “Gözlerini kapadı ve elini kına için uzattı.” sözleriyle bu cenaze ve düğün şarkısını bulmaya çalıştım fakat net bir bilgi bulamadım. Middle East Eye veya Palestine Chronicle gibi kaynakları inceleyebilirsiniz.
February 27, 2024, «ArabLit Quarterly», Volume 6, Issue I: ‘Gaza! Gaza! Gaza!’, Spring 2024, pp. 82-83 (free download through December 5, 2024) [issue created in collaboration with Majalla 28]